Pazar

Biz bugün çok kötü bir şey yaptık.
Aslında kötü olsun diye yapmadık. Onlar da mutlu olsun biz de mutlu olalım, çift taraflı rahata erelim diye yaptık, ama bence çok kötü oldu. Kötü şeyler olacak. Korkuyorum.
Kendimizde başkalarının huzurunu bozma hakkını nereden buluyoruz bilmiyorum. Bu hakkı kendimize ne sıfatla veriyoruz, onu da bilmiyorum. Üzülüyorum. Herkes gibi ben de oturup kendi çapımda üzülüyorum tabii. Bir şey yap desen, ay elim ay kaşım ay gözüm. Pek nazlısınız hanımefendi. Ya bir şey olursa? İyi de, ya onlara bir şey olursa?
Dışarıdan seslerini duyuyorum. Duyduğum en ince miyavlama bu. Hepsini toplayıp getirip yatağıma yatırsam, benim de evde son gecem olur, ertesi gün onların annesi bana da bakar mı acaba? Tamam saçmalıyorum. Nerede kaldı bu kedi? Gelip onları götürmeli. Bizden hayır yok. Gerçekten yok. Tek bildiğimiz kolinin başında annelerinin gelişini beklemek, hayvanları tutup ay ne tatlı diye sevmek. Ne duruyorsun, bir şey yap? Yok, malum, bahane çok.
Mutsuzum ve üzülüyorum. En çok elimden bir şey gelmediği için üzülüyorum. Üzülecek hiçbir şey kalmamış gibi dışarıda miyavlayan kedilere üzülüyorum.
Çok saçma gibi, aslında değil. En az bizim kadar gerçek. Farkında mısın?
Klişe ama bir o kadar da gerçek cümle, biz olmasak doğa kendi başının çaresine bakacak da, işte biz yine her şeyi mahvediyoruz.
Belki de yaptığımız şey o kadar kötü değildir. Sesler kesildi. Belki de anneleri onları daha güvenli bir yere taşımıştır. Kedilerden hoşlanmayan ev sahibinin yavruları tutup bir kolinin içine dolduramayacağı bir yere.
Yıldız kaysa, dilek tutsam. Annem kedileri sever mi?


nerede bir mum yansa şimdi,
nerede oynasa bir kedi,
birbirine yansıyor,karışıyor gölgeleri..
bugün dün gibi oluyor,
dün bugün gibi.
mum ellerimi tırmalıyor,
belleğimi yakıyor kedinin elleri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder