Cumartesi

Yazmayacaktım.
Gerçekten.
İstemediğimden değil, anlatmaya harfler ve kelimeler yetmediğinden, hep ama hep, bir şeyler eksik kaldığından. Üç noktalara ve virgüllere böylesine muhtaç kaldığımdan ve ünlemleri hep kendime sakladığımdan.
Özlemeyecektim de aslında. Hem başarabiliyordum da. Gözden uzak, gönülden uzak'ı marş edinmiştim kendime, tekrarlayıp duruyordum. Meğer yalnızca at gözlüklerim varmış. Gittin sanmıştım, aslında hep ordaymışsın.
Kırılmayacaktım sonra, zaten daha fazla kırılacak yerim kalmamıştı. Kırıla kırıla unufak oldum, ardından ıslattılar hamur oldum, çektiler uzattılar yamulttular, şekilden şekle soktular. Bilirsin hamurlar kırılmaz. Kırılmayacaktım ben de. Hava sıcak, boğucu bir sıcak, fark etmeden kurumuşum. Esnekliğimi kaybetmişim. Çat! Oysa gerçekten kırılmayacaktım.
İnatçıydım bu sefer, sesini duyunca yumuşamayacaktım, üzüntülerimi kahkahaların arkasına saklamayacaktım. Döktüğüm gözyaşlarının hesabını soracaktım. Erimeyecektim, sağlam duracaktım. Aslında zaten, sesini özlemeyecektim, duyduğumda kalbim deli gibi atmaya başlamayacaktı, bildiğim tüm kelimeleri unutmayacaktım birden. Hayır, senin sesinden ibaret değildi dünya! Peki neden her şey bir anda yok oldu ve sen kaldın? Dur, bu kadar yaklaşma bana. Dur. Korkuyorum.
Konuşacaktım aslında, soracaktım, anlatacaktım. Tatlı bir ezgi dinler gibi, sesine sığınmayacaktım.
Ben aslında sevmeyecektim yeniden seni. Gerçekten. Nasıl oldu ne zaman oldu anlamadım.
Hayatımın kontrolü bütünüyle elimde değilse eğer, çıldırıyorum. İşin içine duygular girdiğinde, uykudan uyanıp kendimi bir okyanusun ortasında buluyorum.
Beraber yüzerken, hani ben seni bile göremiyorken, boğulacak olursam kurtarırsın değil mi diye sormuştum, hatırlıyor musun?
Boğulacak olursam kurtarırsın değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder