Cumartesi

Nasıl telaşlısın ve nasıl korkuyorsun, hala. İnatla. Oysa bilsen, sandığın kadar zararlı değilim. Sürekli geri adım atmana gerek yok. Farkında değilsin, üstüne gelmiyorum aslında. Yalnızca aradaki mesafeyi sabit tutmaya çalışıyorum. Sen geri adım attıkça benim üstüne yürümem bundan. Dursan. Dursak. Dursak ve baksak. İlla birbirimize bakmak zorunda değiliz, yoldan geçen bir insana, gökyüzüne, mazgallardan akıp giden çamurlu suya, rüzgarda ters dönmüş şemsiyesini düzeltmeye çalışan şu kıza, gökyüzüne, denize, ya da yalnızca günebakanlara bakabiliriz. Mutluluğu gözlerimde bulmak zorunda değilsin. Farklı renklerde ve farklı seslerde bulduğumuz mutluluğu birbirimizle paylaşabiliriz belki, ya da ne bileyim, mutluluk olmasa da olur, hayata dair başka bir şey, mesela zeytin. Anlat, dinlerim, bilirsin gerçekten dinlerim; ama önce dur. Yerinde dur. Dur ve bana bak, bana bakarak konuş. Kaçma, gelmiyorum. Sakinleşmelisin. Sakinleşmelisin ki sakinleşelim. Yapılacak bir şey yok, ben bıraktım, sen de bıraksan ve rüzgar götürse. Ne bileyim, bir şey olsa, bunu ikimiz de yapmamış olsak, o şey çok anlamlı olsa. "Bir anlam gelse, ne varsa alsa gitse."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder