Pazartesi

Bir şehri bir insandan bağımsız düşünemez hale geldiyseniz eğer bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Acı gerçek. En sevdiğiniz şehir onun kıvırcık saçları tarafından lanetlenmiştir. Bunu kabullenmek istemezsiniz önce, aksini düşünmeye çalışırsınız ama birlikte hiç gitmediğiniz yerlerin hayalinde bile kimi zaman kalabalık bir arkadaş grubunun içinde, kimi zaman kızıl saçlı bir kızın elini tutarken, kimi zaman rakı masasında içerken o beliriverir. Yüzünde küçük bir çocuk gülümsemesi, "Ceee!". O kadar içtendir ki kızamazsınız da, "Çekil oradan yaa İzmir benim!", diyemezsiniz. İzmir'i kendi ellerinizle ona teslim edersiniz. Al senin olsun, sen yaşa, ben çekeyim. Kıskanmıyor oluşunuza şaşırırsınız. O şehri onunla birlikte yeniden harmanlar, başka bir şehir yaratırsınız. Bir resme son bir çizgi çekmek gibi. Bir adım geri çekilir bakarsınız. Resim tamamlanmıştır.
Bir kere tadını aldıktan sonra, bu şehri onsuz düşünemezsiniz. Bilirsiniz, bir dahaki gelişinizde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu bilinçle daha bir içten sarılırsınız şu ana, sanki sımsıkı tutarsan zamanı akmayacakmış gibi.
Akar gider. Geriye bir gülümseme, dudağının kenarında bir çikolata parçası, ağzında waffle tadı, bir otobüs bileti ve gülümseyen fotograflar kalır. Akıldan geçen bir iyi ki cümlesi ile beraber, iyi ki gelmişim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder