Pazartesi

Hiç gelmeyecek sanmıştım. Utanıyor, sıkılıyor, ya da belki bizim sandığımız kadar bizi görmek istemiyor, gelmez sanmıştım. Ekim elinden tuttu getirdi sonbaharı. Sahnenin ortasına bıraktı ve kaçtı.

Şaşkınım. O yazlık narçiçeği elbisemi son bir kez daha giyecektim hani? Onun yerine mavi kazağımı giydim ve bağcıklı ayakkabılarımı. Şemsiyemi dolabın derinliklerinden çıkardım, yanıma aldım ama açmadım. Yağmurda yürüdüm. Islandım. Bazı şeyleri görmeyince ne de kolay unutuyoruz. Ben yağmurun nasıl koktuğunu hatırladım. Bir de kurumuş yapraklara bastığımda çıkan sesi. Kabul ediyorum, hatırladığım her şey bu kadar tatlı değil. Hasta olduğunda yanında taşınması gerekenler listemi güncelledim mesela. Peçete, hırka, vitamin, bitki çayları, aferin plus... -ha bir de majezik, her daim taşınmalı, kesin birine lazım olur- Merhaba sonbahar, hoşgeldin. Boş bulduğun yere oturabilirsin.

Yaz ve aradan geçen onca zaman, ne kadar değiştirmiş bir şeyleri. Fazla güneş rengimizi soldurmuş, tenimizi acıtmış. Güneş koruyuculara gerek görmemişiz. (ah oysa annemi dinleseydim!) Nasıl olsa gölgedeyiz, bir şey olmaz. Zaten bize hiçbir zaman bir şey olmaz. Zannederiz sadece. Ben daima olmasa da, biraz daha yakınımda kalırsın sanıyordum. Aramızda on değil, üç adım olur sanıyordum.  Ben giderken gülüşmelerimizi nereye sakladınız bilmiyorum, geldiğimde bulurum sanmıştım, yok.Yine müthiş iyimserliğimi konuşturmuşum, değil mi? Sizin saklandığınız yerden dışarı çıkıp yeniden gülümsemeye niyetiniz yok. Birlikte geçirilen günlerin yerini çekingen merhabalar almış çoktan ve ne yapacaksın'lar ne yapalım'ların hoşçakal'lar görüşürüz'lerin yerine geçmiş.

Şaşkınım. Ben perdenin arkasındayken olmuş bir şeyler, ben buradayım, hala oluyor, ama ben hala anlamıyorum. Bir mevsimin bizi nasıl bu kadar uzaklaştırdığını, anlamak istemiyorum. Biliyorum mevsimin suçu değil, diyeceksin ve ben de sana hatayı kendimiz dışındaki şeylerde aramayı ne çok severiz, unuttun mu, diyeceğim. Susacağız sonra. Elimize bir kağıt bir kalem alıp yazmaya başlayacağız. Kendimizi beylik cümlelerin arkasına saklayacağız.

Şaşkınım. Ben olanları anlamaya çalışırken aslında hepiniz çoktan anlamış ve benim de anlamamı bekliyormuşsunuz, meraklı gözlerle izliyormuşsunuz beni. Kızgınım. Aslında size de değil, sana da değil, hala çabalamak isteyen kendime. Kızgınım ama artık anladım. Anladım ve artık susuyorum. Cümleler kurulmuş, oyunlar oynanmış, kararlar verilmiş, bense tüm bunlar olurken yalnızca yoldan geçen bir adammışım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder