Perşembe

-kurtarılmış bölge artık o kadar da kurtarılmış değil-

her şey hakkında söylenen her şey, sanırım yalnızca bana kalmalı. kalemsizlikten değil yani susan cümleler, ne diyeceğimi bilememekten.

ben yine aynıyım. yine durmaksızın bir şeyler anlatıyorum. anlattıkça eksiliyormuşum gibi geliyor, aslında bölünerek çoğalıyorum. sonra bütün fazlalarından arınmış, minicik kalıyorum. garip biraz, sanki elimde yüzlerce boncuk varmış, ben onları etrafa saçmışım, sonra onlara basıp düşmüşüm gibi. düşmemin haber değeri yok biliyorum, zaten ben hep gülelim diye düşüyorum, sonra hop zıplayıp kalıyorum. her şey iyi hoş da, dizlerimdeki yaraları pek sevmiyorum.

bir sokaktayım. çok acayip. daha önce hiç bu kadar renkli bir sokak görmemiştim. duvarlar boyanmamış da, sanki boyalarla dolu kovalar duvara çarpılmış gibi. her yer rengarenk. manav kasaları bile. yalnızca bir ev bembeyaz. sokağa girdiğinizde sağdan üçüncü ev. zaten girince görürsünüz, sanki onu boyamayı unutmuşlar ya da boya yetmemiş gibi. işte ben o evin kapısının önünde oturuyorum. sokağı izliyorum. neden oradayım? bilmiyorum. ben ingilizce dersine gitmek için yola çıkmıştım aslında, galiba teleferikte uyuyakalmışım. sonra gözümü bir açtım, yeşil burunlu mavi bir kedi bana bakıyor. şaşkınlıkla etrafa baktım. rengarenk bir sokaktayım, her şey rengarenk, manav kasaları bile.

büyülenmiş gibiyim. ben etrafı inceliyorum, kedi de beni. sokaktan mor elbiseli genç bir kadın geçiyor. siyah kıvırcık saçları, kocaman bir şapkası var. aa tanıdım ayşe bu. sesleniyorum, duymuyor. herhalde dalgın, ya da acelesi var.

manavdaki şu esmer çocuk ümite ne kadar benziyor. saçmalama öykü, diyorum, onun burada ne işi var? kedi düşüncelerimi okumuş gibi, peki düşündün mü, diyor, senin burada ne işin var? irkiliyorum. sahi, hiç düşünmedim. geldiğimden beri yüzyıllardır burdaymışım gibi benimsediğim bu sokakta aslında bir yabancı olduğumu fark ediyorum. ben buraya ait değilim, ben buraya getirildim ve bunun bir sebebi olmalı!
soran gözlerle bakıyorum kediye. sanki bunu beklermiş gibi, yanıma yaklaşıyor:

kurtarılmış bölge artık o kadar da kurtarılmış değil, diye fısıldıyor. ve puf! yok oluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder