Cuma

Günaydın sevgili günlük, bugün burnum daha kırmızı.




Kabul ediyorum biraz standart dışı bir tatil oldu. Kendi anarşistliğimin sınırlarını zorlayarak aileden uzak üç gün tatil yapmayı başardım. İnsanlık için küçük, Öykü için büyük bir adım.
Kısa kısa tatil notları:

"Anne biz tatile gidicez arkadaşımla."
"Kızım ne tatili bak arkadaşın bize gelsin güzel güzel oturun."
Sanırsın ilkokuldayız da Ayşelere ödev yapmaya gideceğiz, diyorum.
***
"Biz senin sandığın gibi Avrupai aileler değiliz Öykü." Avrupai aile sanmak? Peki.
***
Otomobil tasarım olmaz. Otomobil dizayn olur. Z ile. "E zaten Türkçesi Z değil mi? B.A.
***
Nerede olduğunu tarif etmek için yolda geçerken gördüğün marketlerin ismini söylememek lazım, karşıdaki insan ne kadar zeki olursa olsun, anlamıyor. Maydanoz falan demek lazım. Atatürk Bulvarı var bir de tabii, gerçekten çok ayırt edici.
***
"Aaa bizim arkadaş o otelin sahibi, gel ben seni otelin önüne bırakayım. " Özdere-İzmir dolmuşunun şöförü, beni neredeyse otelin kapısına kadar bıraktı evet.
***
Tatile Bilal Akar ile çıkarsan eğer pazarda kitapçı aramak dünyanın en normal aktivitesidir. Ne yazık ki peynircinin karşısında kitapçı değil zeytinci vardı.
***
"Neyse ki pharmacy yazısını gördüm yoksa eczanenin orda olduğunu fark etmeyecektim." B.A. (21) Boğaziçili
***
"Sen şimdi bunları yazıyorsun, bloguna da yazarsın rezil edersin bizi."
***
"Yok anne burası yağmurlu değil bulut var biraz ama yıldızları görebiliyoruz." İzmir'i sel alırken biz plajda.
Yalnız küçük bir problem var, diye düşünüyorum. Yıldızları görüyoruz ama bulutlardan ay gözükmüyor. Hatta Bilal'le dalga geçiyorum. Sonra ertesi gün öğreniyorum, meğer o gece ay tutulması varmış.
***
Başak Burcu Emlak. Ben bunu gördüm.
***
Deniz kenarında denizden çıkıp uyumak varken öss denemesi çözen çocuğun yanında oturmuş keçeli kalemleriyle resim yapan kız var ya, işte o benim.
***
"Bilal ben buraya hep senin kırdığın potları yazıyorum. Kendiminkileri unuttum."
***
Tiyatrocudan model olmaz arkadaş. Öykü Kaya, -sanırsın -kırk yıllık fotografçı
***
böyle gider...

Ben bunları böyle yazarken bir eğlendim bir eğlendim ki, öyle böyle değil. Tatili anmışken, mis gibi denizi, güneşi,oturup saatlerce dinlenesi dalga seslerini, kahveli birayı, pek sıcakkanlı arkadaşımız (!) Mehmet'i,  kokoreççiyi, Genç Pide'yi , koooocaman böceği, Sakız Adası zannettiğimiz yere çakan şimşeği, çay kaşığıyla peçeteye çizdiğim geometri sorusunu, Bucasporlu otelci amcayı, özellikle de çakıl taşlarını anmadan geçemiyorum.
Birkaç (!) tanesini yanımda getirmiş olsam da aklım onlarda kaldı.
Ne de güzel sohbet ediyorduk, ben onlara masal anlatıyordum.

O bu değil de, ben şanslı bir insanım. Ne kadar şanslı olduğumu size daha sayfalarca anlatırdım da, büyüsü kaçar diye korkuyorum. O yüzden geyik yapmakla yetineceğim.

Neredeyse aksiliksiz tatil yaşamak da ne güzel duyguymuş.

Şu anki huzurumda ve mutluluğumda emeği geçen herkese teşekkürler.

Sevgilerle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder