Pazartesi

Çok konuşurdum ben eskiden, hep hikayeler anlatırdım.
Bir gün bir şey oldu.
Gök gürledi.
Şimşek çaktı.
Kocaman bir boşluk açıldı gökyüzünde.
O boşluk benim bütün kelimelerimi yuttu.
Ben bakakaldım.
Kelimelerim kayboldu.
Ben sustum.
Sonsuza dek susacağım sandım.
Çok korktum.
Çok sustum.
 
Sonra...
Sonra bir şey oldu.
Kelimelerim -her biri bir yağmur damlasının elinden tutmuş- patır patır yere dökülmeye başladı.
Çok şaşırdım.
Bu kadar çabuk, beklemiyordum.
Koşmaya başladım.
Eteklerimde topladım tüm kelimelerimi. Hepsini yere düşmeden yakaladım.
Yeniden!
Konuştum konuştum konuştum.
Yazdım yazdım yazdım.
Kocaman sarıldım onlara.
Hikayeler anlattım.
Hep kalsınlar hiç gitmesinler diye.
 
Kelimelerim olmayınca ben huysuz, suratsız bir insana dönüşüyorum. Susup oturunca renklerim soluyor birden; limon sarısı, şeker pembesi, fıstıkk yeşili, gök mavisi, narçiçeği kırmızısı, hepsi grinin tonlarına dönüşüyor. Hepsi aynılaşıyor, donuklaşıyor. Kelimelerim yokken sana olan sevgim bile daha gri, daha soğuk, daha donuk.
 
... ama geldiler.
Ben hiç beklemiyordum, bu kadar çabuk beklemiyordum, geri geldiler.
Nasıl özlemişim bilsen.
Kaçmasınlar diye hepsinin ellerinden tutuyorum.
Onlar varken hayatı, insanları, seni daha bir rengarenk seviyorum.
Ben yine hikayeler anlatıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder